Çok Sevgili Hemşehrilerim,
Vakfımızın Geleneksel gecesinin yapıldığı 17/12/2005 tarihinden bu yana geçen dönem içinde, siz kıymetli vakfedenlerimizin bize verdiği güç ile, Yönetim Kurulumuz ve komisyonlarımız, amaçlarımıza uygun hizmet anlayışımızda bazı ilerlemeler kaydetmemiz ve yeni projeleri gündemimize taşımamızı sağlamışlardır.
Öncelikle gecemiz sonrasında oluşan katkılarla burs verdiğimiz öğrenci sayımızı 60'a çıkardığımızı gururla ifade etmek isterim. Bu katkıları sağlayan ve çocuklarımızın mutluluğuna vesile olan vakfedenlerimizi tekrar kutlar, yönetim kurulum ve şahsım adına saygı ve sevgilerimizi arz ederim.
7 Mayıs günü, Büyükada da yapacağımız piknikte, vakfedenlerimiz ile burs alan öğrencilerimizin tanışacağı birlikteliğimizin, bu mutluluğumuzu bir kat daha arttıracağından eminim.
Geçtiğimiz ay İstanbul Beylikdüzü'nde Turizm Bakanımız Sayın Atilla Koç'un yapmış olduğu açılış ile 4 gün boyunca Turizm kuruluşları ve yerel yönetimlerin organizsayonunda yeralan Aydın İli standımızı, Yönetim Kurulu Üyelerimiz Sn.M.Ali Çetin, Sn.Ertuğrul Şen, Sn.Süleyman Kasırga, Sn. Halil Atıcı, Sn.İbrahim Ekdial ile birlikte ziyaret ederek, Sn.İstanbul Valisi, Sn İstanbul B.Şehir Belediye Başkanımız ve sonrasında da Turizm Bakanımız Sn. Atilla Koç'u karşılama imkanına kavuştuk.
Burada, siz sayın vakfedenlerimizle paylaşmak istediğim, bazı önemli ipuçları elde ettik.
1) Aydın İlimizin ve İlçelerimizin, kültürel yapısının, ürünlerinin ve otantik zenginliklerinin daha iyi ve geniş bir şekilde sunulabilmesi için, gelecek organizasyonlarda, Aydın Valiliği ile daha kapsamlı işbirliği yapılması gerekliliği.
2) İstanbul metropolünde yaşayan bizlerin, Aydınlılık ruhunu her an taze tutacak, yöremizden bir hava, bir nefes, bir ürün yada ezginin her an erişilebilir olabileceği, sürekli bir Aydın Pazarı'nın kurulabilme olasılığının görüşülmesi ve bu hususta çaba gösterilmesi.
3) İstanbul'da yaşayan hemşehrilerimizin mesleki paylaşımlarının araştırılması
4) Yaratılabilecek bu sinerjiden gençlik, dostluk ve çevre temalı projelerimize yeni kaynaklar aktarılabilmesi hususlarında, İlimiz ve İlçelerimiz bazında yapılabileceklerin ortaya konulması gerekliliği gündemimize girmiş bulunmaktadır.
Ülkemizdeki, öncelikle diğer Aydın Dernek ve Sivil Toplum Kuruluşları ile yakın dostluk ilişkileri içinde olmamız, yöremizde yapılacak projeleri anlamamız ve katılım sağlayabilmemiz açısından da önemlidir.
Vakıf merkezimizde her hafta Cumartesi günleri gençlerimizin organizasyonunda devam eden ingilizce kursları, yönetim kurulu üyemiz sayın Burcu Yılmaz yönetiminde devam etmekte, ayrıca Zeybek oyunları kurslarımız Sayın Cevriye Ünal yönetiminde sürdürülmektedir. Gençlerimizin bu çalışmaları bizleri oldukça memnun etmektedir. Dünyadaki en güzel gökyüzünün altından gelerek, dünya başkenti konumundaki İstanbul'umuzda yaşam mücadelesi veren sevgili dostlarım, baharın geldiğini müjdeleyen bu günlerde, köyümüzün, yöremizin, ilçemizin, ilimizin bir noktasını düşlediğinde esen ılık rüzgardan, ansızın, kokusunu, rengini, insanını gözünde canlandırdığında, burnu sızlamayan hemşehrimizin olduğunu sanmıyorum.
Zaman zaman memleket ziyaretleri ile yada dostluk paylaşımlarımızla hasret gideriyoruz.
Bu ortak güzelliklerin sahibi, siz vakfedenlerime, dostlarıma, hizmetten haz duyacakları, vakfetmenin yüceliğini, sürekli hissedecekleri, nice sağlıklı ve mutlu günler dileklerimle, yönetim kurulum ve şahsım adına saygılarımızı ve sevgilerimizi iletirim.
Aydın İli ve İlçeleri Eğitim,Araştırma ve Yardım
VakfıYön.Krl.Bsk.
Ali AKGÜN
Aydın ve Aydınlı…..
Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü, Aydın. Dağlarından yağ ovalarından bal akan bereketli toprakların yeri, Aydın. Gözümüz, Aydın. Hangi birini sayalım tarihi, iklimi, efesi, kestanesi, zeytini, yağı, inciri ………o kadar çok ki elle tutulur, bakıverince sembol olur değerleri, en iyisi biz tek tek saymayalım hepsine bir aydın deyiverelim. Bu kadar değer bir arada. İçinde yaşadığımızdan olsa gerek, balık deryada yaşar haberi olmazmış misali farkında değiliz. Elin uçakla görmek için bir günde geldiği yere biz yaya yarım saatte gidip bakmıyoruz. İnsan olmayan yerin bir değeri de olmaz insanıyla güzel olur her yer.
Uygarlıkların harman olduğu, harman dalının ayakta dimdik durduğu, yere devler gibi diz vurduğu, göge kartal gibi kanat gerdiği, ağırbaşlı, uysal tabiatlı, devletine sadık, yüreği dilinde, gelenek ve göreneklerine göbekten bağlı, ovalı, dağlı insanımın Aydını. Savaşların bile ezemediği diz çöktüremediği çileli insanım. Savaşların evleri, kültürleri, yeri yurdu, ocağı yerle bir ettiği, yıkıp kül ettiği, ocaklarda odunu candan ateşlerin yandığı, destanların yaşandığı ve kurtuluş günlerinin bayram diye kutlandığı Güzelhisarım, acılarla kahramanlıkların bir teknede yoğrulduğu güzel insanımın yeri. Çok da övmek istemiyorum, memleketimiz tamam da, göç aldıkça nazar değiyor, günden güne güzelliği eriyor.
Bizim değerlerimizi söyleyip övenden bize sıra gelmedi, onlar da zaten kıt söyledi, kendimizi başkalarının ağzından dinledik hep ve onların canı ne isterse onu söylediler. Bir arkadaşın söylemesiyle fark ettim, bu kadar zengin olmamıza rağmen, sözlü toplum olmamızın da etkisi var sanırım, bunca değer barındırdığı halde yazılı kaynaklarda Aydın’ın yeri, olması gerekenin yanında yok denecek kadar az.
Söke’nin Çine’nin her yerin kendi efesi var, efelerin efesi de Yörük Alisi, Nazilli’nin Hacı Süleyman Efendisi, Karacasu’nun Yenipazar’ın Bozdoğan’ın pidesi, havası, suyu, yaylası, Afrodisyas’ı, nazlı kızın hikayesini…………(uzamasın, sayarsak sınırlamış da oluruz hem) hangi değerimizi birinci derecede bilmesi gereken bizler biliyoruz? bilsek de tanıtmak konusunda kaç adım atabiliyoruz? Bana göre henüz emekleme aşamasındayız ve elele yürüyeceğimiz günlere doğru da gidiyoruz. İstanbul’dan gördüğüm kadarıyla her il adeta uyandı ve tanıtım yarışına girdi. Şu reklam dünyasında, sergileyecek bir şeyi olmayan küçücük beldeler bile bir şeylerle kendisini gösterme telaşında..
Tamam insanımızı övmeyelim , ama gerçeği de ortaya koyalım. Aydınlı işinin kaptanıdır, sorumluluğunu bilir, merhametlidir, gururludur, adalet duygusu güçlüdür, zulmetmez, sıcakkanlıdır, misafir sever, kavga sevmez, ayırmayı sever, pis işlere bulaşmaz, koruyucudur değerleri harap etmez, sözüne sadıktır, hoşgörü sahibidirler, küçük büyük bilirler……. demekten de kimseye zarar gelmez.
Hem de bu devirde alçakgönüllülüğün fazlası, yani bunları söylememek verilen nimete nankörlük olmaz mı? Aydınlı olmak güzel bir miras, aslında bize bu mirası bırakanlara teşekkür etmek gerekir, asıl önemlisi ve bizim için değerli olanı, çocukluğumuz da dahil Aydın’da geçen, Aydın’la yoğrulan ve Aydın’da kalanlarımızdır, bunları ifade etmek kolay değil, her Aydın’lı için farklı tarifler gerek.
Sorun Konya’lıya, Edirneli’ye…. Aydın deyince aklınıza ne geliyor diye, efenin heykeli bıyıklı mı olmalı? bıyıksız mı? meselesi açılır hemen. Kaç yaşında efe olmuş Yörük Ali, Kaç yaşında bıyığı terlemiş bilmeden!!! O kadar düşünsem ben de oynarım, fıkrasına sıkışıp kalmış olsa da, efelik bir semboldür. Milletin yakıştırdığı hiç değildir.
Herhangi bir adamın heybetinde, gür sesinde, bıyığında değildir, gerekirse kor gibi yürekte durur efelik. Zaten yakında rumlar efelik bizimdi derse şaşmamak gerekir buna. Başkaları neyimiz var değerli biliyor ve sahipleniyor. Korunması gereken değerlerden olmasaydı efelik; adına türküler yakılmazdı, bu kadar dillere dolaşıp da tutuşmazdı, göğsünü gere gere çalınıp oynanmazdı, bu güne kadar gelmezdi ve halk sahip çıkmazdı. En azından herkes içinde biraz efelik barındırmazdı. Kısa keselim Aydın havası olsun. hangi Aydın türküsü kısadır? Acaba Aydın tarzı, Aydın stili olsun mu denilmek isteniyor? Hiç düşündünüz mü? İstanbul’dan dönerken Aydın’a, bir şeyin farkına vardık, hanım dedi ki “Aydın sınırlarına girince hemen konuşman değişiyor” Doğru, hatta Karacasu’dan ayrıldığımız yerden ve zamandan hayat devam ediyor, İstanbul’daki Mehmet Ali gidiyor, Karacasu’da hep bildiğimiz, aynı Meemet geri geliyor. Yazamıyoruz da ne dediğimizi “kar yağmış dağlarına gitmeyecek misin?”desek Aydınlıca nasıl denir deneyiverin gari. “Ga… yağmış dağları…a gi…mecemi…?” nasıl denir? Dense de nasıl yazarsınız bunu?
Şehr’i İstanbul….
1985 yılından beri dünyanın odak noktası ve bütün yolların başı İstanbul’dayım. İstanbul memleketin en yüksek tepesi ve Türkiye en güzel buradan görünüyor. İstanbul’dan bakmayan Türkiye’yi ne anlayabilir ne kavrayabilir. Burada yetmişikibuçuk millet var, güzelliğinden ve bereketinden olsa gerek, sanıyorum en az da Aydın’lı var. Eee tabi Aydın’ı kim bırakıp gelir mecbur olmasa İstanbul’a. İstanbul penceresinden bakıyorum. Bir konuyu iyi anlamak için dışarıdan bakmak gerek, hatta ön yargılardan olabildiğince arınmak, yapabiliyorsak uzaydan yeni gelmiş gibi bakabilmek . Aslında biz bu konunun tam içindeyiz ama deryadan zıplayıp çıkan balık misali, Aydın’dan zıpladık İstanbul’a. Çıktık Aydın’dan ve memleket diye bir şeyin farkına vardık ve o şey özleniyordu ve bunun bile tadı başkaydı. Görevim gereği çok yer dolaştım her gittiğim yerde Aydın’ın güzelliğini tescil etmiş oldum. Deryadan zıpladık ya, artık tekrar suya da dalsak ıslandık diyeceğiz sanırım. Almancılar gibi, memlekete gidince İstanbul’lu, İstanbul’a gidince de Aydın’lı olduk gari.
İstanbul’da insanı tanımak önemli ve bir o kadar da zordur. Yıllarca komşu da olsan, yan dairede kim oturur, bilmemek mümkündür. Türkiye’de çok yer gezdim, gördüm. Genelde Aydın’lı olmak olumlu bir referans bunu yaşadım. İnsanlar sizi güvenilir biri olarak kabul ediyor ilk olarak. Yani bize karşı önyargılı davranıyorlar, artık bu önyargıyı insanlar sizi tanıdıkça olumlu ya da olumsuz yönde kendiniz değiştirebilirsiniz. Yani sırtımızda Aydın kürkü ile karşılanıyoruz.. Aynı yerlerde yaşamış ve aynı kültürde kavrulmuş olmak, aynı değerleri paylaşmak İstanbul’da önemli. Aydın’da ya da İzmir’de Aydın’lı olmak farklı İstanbul’da farklı.
Kapıların çapıtla bağlandığı günleri bilirim, kaç dilli kilidi boşverin bu gün istanbul’da gece uykudayken hırsızlığa girilen evleri düşündüğümüzde, sıradan sayılması gereken insanımızın özellikleri bile, övgüye değer oluvermektedir. Bunu bilen biri olarak aslında insana; İstanbul’muş şehir hayatıymış, kültür yuvasıymış, gelişmiş yermiş… bütün bunlar boş geliyor ve yorucu, en basit şekilde yaşamak en güzeli, yapabilsek.
İstanbul’dan daha iyi anlaşılıyor meyvenin sebzenin bile memleketi olduğu.Hemşerilik ilişkileri ilkel ilişkilerdir diye öğrettiler okulda, ama askerde geçerli, İstanbul’da halen geçerli, hatta gidin Avrupa’ya Uşak’lıyla Aydın’lı hemşeri. Demek ki toplumuna göre değişiyor. Doğal olanı da bu aslında. Birbirine bu kadar uzaktan bakan, güvenmeyen, yabancılaşan, bir toplumda yaşıyoruz. Neredeyse Türklerin en sağlam birimi olan aile yapısı dahi çözülmeye başladı. İstanbul ana damar, dünyadan ilk etkilenen yer. Mıknatıs gibi, bildiğini bilen, gördüğünü gören, dilini anlayan, toprağını tanıyan kendinden birilerini arıyor insan İstanbul’da.
Aydın Vakfı…
Allah razı olsun kuranlardan ve binasını önümüze koyanlardan bir vakıf var aradık, sorduk ve bulduk. Bu duygularla ilk adımımı attım. Atış o atış, karınca kaderince elimizden geldiğince, sahip çıkmaya çalışıyoruz. Aydın’lılar İstanbul’da birbirimizin farkına vardık, vakıfta toplandık harç olduk kaynaştırdık kaynaştık. “Ya arkadaş bizim insanımız birbirini tutmaz”, “birlikte iş de yapmaz”, “tek oynamayı sever” gibi cümleleri eskite eskite bugünlere geldik.
Efeler sarılmadan tek tek oynasa da bayan erkek ekip olarak çok güzel oynarlar, bir başka güzel olur o zaman. Bizim yoğurt yiyişimiz farklı, bu gerçeği kabullenince işimiz daha kolay oluyor. Ya şartları değiştireceksiniz ya da kendinizi; kendimizi bu kadar övmüşken şartları değiştirmek daha doğru, ileri atabildiğimiz her adım bize kar. İstanbul’un bunca muhalefetine rağmen ağır ve emin gidiyoruz. Geleceğimiz gördüğümüz İstanbul’daki Üniversitelerde okuyan Aydın’lı gençlerimizin birbiriyle kaynaşmasına çalışıyoruz, onlara destek olmaya çalışıyoruz.
Burada önümüzde hazır adresi belli bir vakıf var ve Aydın’lılar ve Aydın için bir şeyler yapmak için gönüllü. Birbirimiz ve Aydın için yapılabilecek iyi bir şeyler olmalı ve harekete geçmek için geç değil. Aydın Vakfının adı ve potansiyeli büyük, ancak harekete geçmiş bir güç yok. Paylaşmayı bilenlerin ve karşılıksız bir şeyler verebilenlerin, hizmetini esirgemeyenlerin ya da “olsa da verebilsem” diyenlerin yeridir vakıf. Gelir dağılımı dengeli olmasa da, doğası ve toprağının bereketi bakımından zengin bir ildir Aydın. Herkesi iyi şeyler yapabilme arzusu için bir araya getirebilme amacını taşımak, aynı yerlerden aynı yemeklerden bahsetmek, aynı oyunları oynamak, aynı türküleri dinlemek, kendini bir yere ait hissetmek ne güzeldir.
Keşkek deyince herkes aynı şeyi anlasın, hatta bişey demeden anlasın….neyse yazı uzamasın konumuza dönelim. Çevre faktörünün insan üzerindeki etkileri tartışılmaz, Aydın’lı birini görünce kendiliğinden hissedilen yakınlık boşuna değil. İyi bir şey yapan Aydın’lı ile öğünmemiz boş değil. İstanbul’da 09 plakalı bir araç gördüğünüzde ne hissediyorsunuz? En azından “neresindensin hemşerim” diye sorma sevincini yaşamak istemez misiniz? Aydın’da böyle bir duygu söz konusu olabilir mi? Ama bilen bilir İstanbul’da oluyor işte.
Bazen insanın gözünün önüne bir kırmızı gelincik çıkıyor ya da bir tek yerden bitme papatya, aklımıza bir tarlanın tamamı geliyor memlekette göz alabildiğince beyaz, göz alabildiğince kırmızılar içinde ve erik çiçeği görüyoruz, bademlerin aldandığı baharlar geliyor memlekette yine, adını da koyuver gitsin, özlem diyelim İstanbul’da hepsine.
AYDIN İLİ VE İLÇELERİ EĞİTİM, ARAŞTIRMA VE YARDIM VAKFI BAŞKAN YARDIMCISI Mehmet Ali ÇETİN
İki dönem boyunca 6 yıllık bir süre içinde hizmet üreterek, vakfımızı yücelten, görev anlayışları ile gençlerimize umut saçan, dostluklarımızı ve tanışıklığımızı geliştirerek potansiyellerimizi ortaya çıkarmaya çalışan başta başkanımız;
Sayın Örsçelik Balkan olmak üzere, geçmis dönem yönetim kurullarımızın çok değerli üyelerinden, 29 Mayıs Pazar günü yapılmış bulunan Genel Kurulumuzda, oy birliği ile teşekkül etmiş bulunan yeni yönetim kurulumuz, bu tarih itibariyle, genel kurulumuzun teveccühüne mazhar olarak hizmet bayrağını devralmış bulunmaktadır. Yönetim Kurulumuz;
EFE ve EFE KÜLTÜRÜ
Osmanlı İmparatorluğun son döenminde batı Anadolu’da yaygınlaşan çetecilere “EFE” denilmiştir. Genelde Ege kırsal alanında tek tek ya da gruplar halinde yaşayan gözüpek dürüst, mert kişilerdir. Başkanları “Efe”, yardımcıları “Zeybek” ve “Kızan” adıyla alınır. Efelik 10.y.y. da Atça’lı Kel Memet ve nihayet 20.y.y. da Yörük Ali’dir. Bu efeler adaletsizliğe ve haksızlığa uğradıkları gerekçesiyle hükümete başkaldıran silahlı eylemcilerdir. Zenginden alıp fakire vermişler, milli mücadele yıllarında kurtuluş yanlısı savaşcılar olmuşlardır. Milli mücadele yıllarında bölgenin Yunanlılarca işgali karşısında yörenin yurtsever asker, aydın ve din adamları efeleri yurt savunmasına davet etmişler ve Yörük Ali Efe grubu oluşturulmuştur. Az sayıda, dağınık halde Yunan askerleriyle mücadeleye giren Yörük Ali Efe ile birlikte Demirci Mehmet Efe ve yanındakiler giderek artan direniş göstermiş ve Yunan askerlerinin geri çekilmelerini sağlayarak çok etkili olmuşlardır.
Efe alışıktır, ihanete ve pusuya.. Efe kolay kolay pabuç bırakmaz..
Efe olmasının anlamı da budur zaten..
Efe dürüsttür, delikanlıdır.
Efe sözünü bilir, sözünü tutar. Başkalrından da bunu ister.
Efe ihanetin hesabını sorar.
Efe cesurdur, hakkına sahip olur, hakkını yedirmez.
Efe ezilene sahip olur ve korur.
VAKFIMIZDA ARAŞTIRMA MERKEZİ KURDUK
Daha aydın ve bilgili gençlerimizin oluşması için bilgisayar donanımlı bir araştırma merkezi kurduk. Burada gençlerimiz internet üzerinden her türlü araştırmayı yapabiliyor. Üniversite çalışmaları ve ödevleri için “Bilgisayar Tabanlı Araştırma Merkezi” mizden ücretsiz olarak yararlanıyor.
ÖZEL EĞİTİM HİZMETLERİ GELİŞTİRDİK
Gençlerimize üniversite dışında da eğitim verebilmek ve onların vizyonlarını genişletebilmek amacıyla Vakıf merkezimizde seminerler düzenledik. Bu bağlamda,”Liderlik, Güzel Konuşma Teknikleri, İş Başvuruları ve Mülakat Teknikleri, Kalite Kontrol, ve Altısigma” konularında eğitim yaptık. Gençlerimizi Vakıf dışındaki Eğitim Programları’na gönderdik.
GENÇLERİMİZE REHBERLİK ETTİK
Gençlerimiz bizler için önemliydi. Onlarla toplandık, konuştuk ve rehberlik etmeye çalıştık. Rehberlik toplantılarında sorunlarını dinledik ve olabildiğince yardım ettik. Staj yeri ve İş bulma konularında destek olduk.
KOYE
Aydın’da “Kolaylaştırılmış Okuma Yazma Eğitimi” yaptık.
Aydın Valiliği ve Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği yaparak Aydın’lı öğretmenlerimize KOYE “Kolaylaştırılmış Okuma Yazma Eğitimi” verdik.
AYDINIMIZ İLE BAĞIMIZI KOPARMADIK
Aydın ilimizin yerel gazete sayfalarında hemşerilerimizle buluştuk. Adnan Menderes Üniversitesi’ne, Aydın Belediye Başkanlığı’na, Ege Bölgesi Sanayi Odası Aydın Şubesi’ne, Aydın Ticaret Odası’na, Aydın Valimiz ’e, ziyaretlerde bulunduk...
OSMAN YOZGATLI İLK ÖĞRETİM OKULU
Osman Yozgatlı İlköğretim Okulu’ nu himayemize aldık, ve yardımlarda bulunduk.
KÜLTÜREL FAALİYETLERE ÖNEM VERDİK
Ülkemizin en güzel yerel kültürlerinden birine sahip olduğumuzu biliyoruz. Bu özgün kültürü yaşamaya ve yaşatmaya devam etmeliydik. Biz de; Kurtuluş Savaşında Efeler Konferansı’ nı düzenledik, Kültürel değerlerimizi Web Sitemiz kanalıyla tüm yurttaşlarımıza duyurduk, Zeybek kursları düzenledik, Türkülerimizi söyledik ve bizim coşkumuza ortak olmak isteyen her Aydınlı’yı koromuza aldık.
SOSYAL FAALİYETLERİMİZ İLE DOSTLUĞUMUZU PEKİŞTİRDİK ARTTIRDIK
Birbirimizi daha iyi tanımak için güzel ülkemizin güzide yerlerine geziler düzenledik, İstanbul’da bulunan tüm Aydınlılarımız’la birlikte toplandık, yemekli gecelerimiz sayesinde dostluğumuzu geliştirdik ve yeni dostlar edindik.
WEB SAYFAMIZI YENİLEDİK
İlimizi ve ilçelerimizi, yerel tarihimizi, folklorumuzu, turistik güzelliklerimizi tanıtan ve hem Aydın hem de Vakfımız hakkında birçok bilgiye yer veren kapsamlı bir web sitesi oluşturduk: http://www.aydinvakfi.org.tr
Çağrı!!!!!...
Artık büyük şehirlerimizde olmayan ve belki de kullanırken çekindiğimiz, tarihin süzgecinden geçip gelen kültür değerlerimiz var. Bilirsiniz atasözünü severiz, kısa keseriz, dediğimize şahit diye ekleriz. İstanbul’da büyüyenler bunu bilmezler, ne güzel ve etkilidir aslında.
Sayfalarca sürecek bir konuyu nasıl da özetler, bir cümleden ibaret atasözü değil mi? Özellikle Aydın’da kullanılan, Aydın’a özgü atasözü, deyim, deyiş, mani, ninni, türkü gibi değerlerimizi korumak, kayıt altına almak ve gelecek nesillere aktarmak gerek. Bir bayrak yarışı gibi düşünmek lazım, alıp geleceğe taşıyıp devretmeliyiz.
Bu bir görev, yoksa bunlar insanımızla birlikte yitip gidecek. Vakfımız bu görevi seve seve yapacaktır. Destek verir ve bildiklerinizi bize iletirseniz seviniriz.
Memleketim
Sevdiğim yemekler
Tadını tuzunu bildiğim
Seslerin sahibi yüzler
Huyunu suyunu bildiğim
İlklerim sende rehin
Çocukluğum, gençliğim
Hey gidi gözünü sevdiğim
Memleketim, memleketim
Gökyüzü, dağlar, yıldızlar
Ucunu bucağını bildiğim
Karış karış gezdiğim
Alıştığım yerim, ezberim
Anam, babam, kardeşlerim
Sevdiğim, sevdiklerim
Aslında hepsi birlikte
Ahmedinden Mehmedine
Memleketim, memleketim
Geçiverdi sayılı günler
Yarın çekip gideceğim
Bir gözüm gördü seni
Bir gözüm görmedi daha
Yaklaştıkça uzayan yollar
Dökülsün peşimden sular
İki ileri bir geri gidiyor adımlar
Özleminin bile tadı var
Memleketim, memleketim
Anamın ağzından ninnim
Kucağından ilk indiğim
Ne sınır var ne duvar
Bakabildiğin yer kadar
Uzaktaki yakın yerim
Toprağına can verdiğim
Memleketim, memleketim
Doyduğum yer
Sana memleket dedim
Yine de açlığım, susuzluğum
Doğduğum yer, memleketim
Altın kafeste bülbül olsam
Yine de dikenim, memleketim
Mehmet Ali Çetin
Adres: Süleyman Seba Cad. Tikveş Palas Ap. No:85/11
Maçka-Beşiktaş / İSTANBUL
Email: aydinvakfi@aydinvakfi.org.tr
Website: www.aydinvakfi.org.tr