Çok Değerli Hemşehrilerim, Değerli Vakfedenler
Zamanın inanılmaz bir hızla aktığı İstanbul'umuzda, gönüllü hizmetleriyle, gayret sarfeden değerli Yönetim Kurulu üyelerime özveri ile geçirdiğimiz 1. Dönem’ de başarılı bir envanter oluşturmamızı sağlayan vakfedenlerimize minnetlerimi sunuyorum.
Eğitim yılının sona ermesi ile birlikte, vakfımızın çatısı altında bir araya gelen gençlerimiz'e, Sevgili Başkan Yardımcım Mehmet Ali Çetin'in sunduğu ''İş başvurusu nasıl yapılmalıdır'' konulu konferans ardından, son burs dağıtımını gerçekleştirdik.
Değerli Saymanımız Sayın Halil Atıcı'ya ve Sayın Mehmet Ali Çetin'e tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. Eğitim yılının sonunda burs alan 61 öğrencimizin başarılı bir dönem geçirmiş olduklarını öğrenmek, bizi ayrıca mutlu etti ve yüreklendirdi.Yönetim Kurulu olarak hemen önümüzdeki eğitim döneminin burs çalışmalarına başladık. Tabii ki bu konuda en büyük güvencemiz olan vakfedenlerimizin, 61 olan bursiyer sayımızın daha da arttırılması hususunda bizlere verecekleri gücün önemi çok olacaktır. Özellikle
il ve ilçe merkezlerimizdeki temsilci dostlarımız ile, değerli Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Süleyman Kasırga'nın oluşturduğu iletişimin bu konularda bize önemli bir destek ve sinerji sağlayacağını umut etmekteyim.Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte, üyelerimizin, vakfedenlerimizin büyük bir çoğunluğu umuyorum ki, doğduğumuz, büyüdüğümüz, sevgili ilimizin güzel kıyılarında tatillerini yapmakta ve o güzel havayı teneffüs etmekte, köylüsü ile, hemşehrisi ile bir araya gelerek tatlı sohbetlerde bulunmaktadırlar.
Yoğun işlerimin arasından birkaç hafta önce bulabildiğim bir tatil fırsatında ailemle, İzmir'de bir akşam yemeğini ''YENİ YÖRÜK EFE '' isimli lokantada aldık. Burada Aydın'lı olmanın gururunu kağıt broşürlerine yansıtmış bulunan işletmecilerinin, Kurtuluş Savaşı'mız sırasında Yörük Ali Efe'nin Çakırcalı Mehmet Efe'ye ilişkin hatıratından bir alıntıyı ve Demirci Mehmet Efe'ye yazdığı mektuptan alıntıları okumanın hazzı ve Aydın’ lı olmanın tatlı huzuru ile oradan ayrıldık.
Kendim ve Yönetim Kurulum adına, hayırlı, sağlıklı ve incir tadında bir tatil dönemi geçirilmesini temenni ederim.
Aydın İli ve İlçeleri Eğitim,Araştırma ve Yardım Vakfı
Yön.Krl.Bşk.
Ali AKGÜN
Ankara'daki Aydınlı hemşehrilerimizle buluştuk..
Geleneksel Aydınlılar Gecesi Yapıldı. Ankara Aydınlılar Derneğinin her yıl düzenlemiş olduğu Geleneksel Aydınlılar Gecesi 20.05.2006 Cumartesi Günü Gazi Üniversitesi Kültür Merkezinde yapıldı.
Geceye Vakfımız adına Başkanımız Ali AKGÜN ve değerli eşleri Meral AKGÜN ile birlikte ben ve eşim Serap Hanımla birlikte katıldık.Geceye Ankara’daki eski Aydınlı siyasilerin yanında, emekli bürokrat ve aktif bürokratlar ve ANKARA’ da oturan Aydınlı hemşehrilerimiz katıldılar.
Gecede Başkanımız Ali AKGÜN, halk oyunları kursiyerlerinden bir kardeşimize sertifikasını verirken yaptığı kısa konuşmasında İstanbul’daki Aydınlı hemşehrilerimizin sevgi ve selamlarını iletti. Aydınlı olmanın gururunu ve mutluluğunu bu vesile ile tekrarladı.Geceye Türk halk müziği sanatçısı Nesil ve Türk sanat müziği sanatçısı Şenay YILDIRIM renk kattı.
Halk oyunları ekibinin hazırladığı Yörük Ali, Harmandalı, Aydın, Kerimoğlu, Eklemedir Koca Konak, Güdüşlünün Çesmesi, Bozdoğan, Koca Arap, Ataköy ve Çökertme isimli zeybek oyunları büyük alkış aldı
Aydın İli ve İlçeleri Eğitim,Araştırma ve Yardım Vakfı
Yön.Krl.Üyesi
Ertuğrul ŞEN
Burs verenlerimizle Burs alan öğrencilerimi piknikte buluştu..
Olurdu, olmazdı, yağmur yağar mı yağmaz mı derken, uzun zamandır bizlere destek olan ve faaliyetlerimize iştirak eden üyelerimizle ve yine İstanbul’daki üniversitelerimizde okuyan Aydınlı öğrencilerimizle güzel bir hafta sonu geçirme fırsatı bulduk. Aslında işin güzelliği gidilen yer ve yapılanlardan çok birlikte olmaktı sanırım.
Doğrusu biz plan yaparken kıştı ve Mayıs ayını yaz diye düşünmüştük, 7 Mayıs günü hava durumu tahminleri yanıldı ve birkaç haftadır beklediğimiz yağmur yağmadı ve biz iyi bir gün geçirme fırsatı yakaladık.Ailece sabah erkenden yola koyulduk. Vapura da uzun zamandır binmediğimden gezi keyfi daha vapurda başlamıştı. Ancak vapurda hiç Aydın’lı göremeyince acaba yanlış mı bindik diye de düşünmedim değil doğrusu.
Maliyenin Büyükada'daki tesislerine geldiğimizde çoktan öğle olmuştu ve tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Yavaş yavaş dostlarımız gelmeye başladı, yaklaşık 70 kişilik bir katılım oldu. Piknik havasında geçen bu ortamda gerek Yönetim Kurulumuz gerekse üyelerimizin aileleri ve öğrencilerimiz, vakıf dışında bir sıcak ortamda buluştu. Hemşerilerimiz arapsaçı ve kedirgen gibi otları hemen tanıdı ve topladı.
Geniş ve rahat bir ortamda yedik, içtik, dinlendik, eğlendik ve bol bol sohbet etme imkanı bulduk. Gençlerimiz piknikten duydukları memnuniyeti e-posta ile mesajlar göndererek dile getirdiler.
Birkaç gencimizin yazısını burada sizinle paylaşmak istiyorum:
"Şimdiye kadar sadece yönetim kurulu toplantılarında görüştüğümüz üyelerimizle tanışıyorduk ama bu piknik sayesinde bize yardım eden vakıf üyelerimizle tanışıp kaynaşma fırsatı bulduk.
Etkinliğin ücretsiz olması birçok arkadaşımın da bulunabilmesine vesile oldu ve beraber çok eğlenceli bir gün geçirdik. Organizasyonda emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum ve bu tür etkinliklerin önümüzdeki yıllarda da devam etmesini istiyorum.” HAVVA TANIR
“Vakfımızda arkadaşlarımızla toplantılarda, çalışmalarda ve derslerde görüşme imkanı bulabiliyorum ancak bu kadar çok üyemiz olduğunu ilk katıldığım vakıf yemeğimizde anlamıştım. İstanbul gibi bir şehirde, evimden uzakta bulabildiğim bu samimi ortamı Aydın’dan arkadaşlarımla paylaşabilmek gerçek bir ayrıcalık ve bize bu ortamı sağlayan, eğitimimize katkıda bulunabilmek için burslarımızın yanı sıra klüp faaliyetlerimiz ve ücretsiz derslerimizle yanımızda olan herkese çok teşekkür ediyorum.
Büyükada pikniğinde tüm bunların yanında şimdiye kadar verilmeyen çok güzel bir fırsat daha verildi bize. Çoğunluğu bizim gibi üniversite eğitimleri için İstanbul’a gelmiş ve buraya yerleşmiş olan üyelerimizle tanışma, kaynaşma fırsatı bulduk. Moral bulduğumuz, yalnız olmadığımızı hissettiğimiz ve çok eğlendiğimiz çok güzel bir gündü. Sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum ve yeni gezi ve piknikleri sabırsızlıkla bekliyorum.” NAZAN YILMAZOĞLU
“Hep vakıf binamızda bir araya geldiğim arkadaşlarımla, Aydın’lı üyelerimizin de katıldığı böyle bir piknikte görüşebilmek çok güzeldi. Güzel bir misafirhanede ağırlandık ve büyüklerimizle tanışma, sohbet etme fırsatı bulduk. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Aydın Vakfı bizim için büyük bir şans çünkü burslarımızın yanı sıra eğitim faaliyetleri ve bu tür sosyal organizasyonlar İstanbul’u daha iyi değerlendirebilmemizi sağlıyor. Bizim için çalışan herkese tekrar teşekkürler. Faaliyetlerimizin artarak devam etmesi dileğiyle.” YASİN KÜÇÜKYAVAŞ
Yönetim Kurulumuzun misafiri olarak aileleriyle bu davete katılan ve hafta sonunu birlikte geçirmeyi tercih eden öğrencilerimize ve Aydın vakfı üyesi arkadaşlarımıza teşekkürler ediyoruz. Tadı damağımızda kaldı.
Aydın İli ve İlçeleri Eğitim,Araştırma ve Yardım Vakfı
Yön.Krl.Bşk.Yrd.
Mehmet Ali ÇETİN
Bilim ve Felsefenin Doğduğu Topraklar
Anadolu coğrafyası ve dolayısıyla çok kültürlü olması dünya kültürüne kaynaklık etmiştir.Soyut düşünme ve akla başvurma yoluyla bilimin ve felsefenin temelini atan düşünürlerin önemli bir kesimi Batı Anadolu’da özellikle de Iyonya Medeniyetinin doğup geliştiği topraklar üzerinde, Ege Bölgesi ve Adalarda yaşamıştır.
Bu yerlerin önemli birbölümü Aydın ilinin toprakları üzerindedir. Bu topraklar üzerinde, tiyatroları, kütüphaneleri, agoraları, hipodromları ve günümüzde hayranlıkla izlediğimiz daha nice kültürel alt yapıları olan onlarca kent bu düşünürlerin yurdu olmuştur. Özgür düşüncenin önemli temsilcileri büyük Filozof ve matematikçi Sisamlı Pisagor. Büyük filozof Efesli Herakleitos, Kolophonlu Xenohannes, tıp mesleğinin kurucusu Hippokrates, kilit ve anahtarı bulan Toeodorus ve daha niceleri bunlar arasındadır.
Günümüzden 2000 yıl önce, Söke Ovası tamamen deniz, Bafa gölü de bir koy şeklinde idi. Bu deniz kenarlarında antik çağın en güzel kentlerinden Milet, Priene ve Didim yer alıyordu. Aynı dönemde Efes de deniz kenarındaydı. Akılcı düşüncenin ve felsefenin temellerinin atıldığı Antik çağın merkezi olan Milet kenti, Plinus’un bildirdiğine göre yaklaşık 90 koloni kurmuştur. Bunlar arasında “Sinop”, “Trabzon”, “Giresun gibi şehirler de vardır.
Milet, Milet okulunu kuran büyük filozof Tales’in, doğa filozofları Anaximenes ile yıl ve mevsimlerin uzunluğunu belirleyen Anaximandros’un, kent planlayıcısı Hippodammonus’un, Ayasofya’nın mimarlarından biri olan İsidoros’un, maddenin bölünemeyen parçası olan Atom sözcüğünü ilk kez kullanan Leukippos’un ve daha bir çok o çağa damgasını vurmuş düşünürlerin yurduydu.
Efsaneye göre, bir gün tanrıların başı Zeus ile fakir bir Miletli, Milet Agorasında bir konu üzerinde tartışırlar. İkisi de bir türlü geri adım atmayınca, tartışma uzayıp gider. Sonunda canı sıkılan Zeus, tanrı olmanın verdiği ayrıcalığı kullanarak tartışmayı sonlandırır. “Bana bak, beni daha fazla kızdırma, şimdi bir şimşek çakar, seni cayır cayır yakarım” der. Miletli köylü, korkmak yerine gayet sakin bir şekilde, “Koca Zeus, bu öfkenle haksız olduğunu nasıl da kanıtladın..” der. Hikâyenin sonunda Miletli köylünün sonunu bilen yok. Miletli köylünün direnişi, haksızlığa karşı teslim olmayıp, baş kaldıran efelik ruhuna ne kadar benziyor?
Tales (M.Ö. 624-548)
Astronominin, matematiğin, fiziğin kurucusu büyük filozof Miletli Tales’ in, tarihte ilk kez evreni bilme çabasında din, efsane ve gelenekten değil yalnızca olgudan hareket ettiğini biliyoruz.
M.Ö. 585’deki güneş tutulmasını önceden haber vererek Lidyalılar ile Metler arasındaki savaşı önlemiştir. Ayın ışınını güneşten alan yoğun bir cisim olduğunu kabul etmiş ve yılı 365 güne ayırmış, yeryüzünün güneş ve aya uzaklığını ilk kez o hesap etmiştir.Matematikte, bulduğu teoremler ile bir kulenin tepesinden gemilerin sahile olan mesafelerini saptamış, piramitlerin yüksekliklerini gölgeleriyle ölçmüş, küresel üçgenlerin bazı özelliklerini bulmuş, bitişik zıt açıların ve eşkenar üçgenlerin taban açılarının eşit olduklarını bulmuştur.
Fizikte, mıknatıs taşının demiri çekmesi ve yünlü bir kumaşa sürtülen kehribarın küçük cisimleri çekmesini ilk kez saptamıştır. Söylentiye göre, yıldızları gözlemeye çıktığı bir gece bir kuyuya düşmüştü. Yaşlı bir kadın alay ederek ona dedi ki, “Ne o Tales? Önündeki kuyuyu bile görmeye gücün yetmiyor. Zannediyor musun ki göklerdeki şeyleri öğreneceksin.” Tarih boyunca filozofların, bilgelerin ya da bilim adamlarının yadırgandığı, yakıldığı, katledildiği çok bilinen örneklerdir.
Tales’ in durumu felsefenin hiçbir işe yaramadığını gösteren bir yoksulluk içindeydi. Çevresindekiler Talesle alay ediyorlardı. Ama Tales bunu kendine yediremiyordu. Bir gece gökyüzüne bakmışve iyice inceledikten sonra bu yıl zeytin çok bol olacak öngörüsünde bulunmuş, sonra da zeytin basacaklarını (preslerini) ucuza kiralamış. Zeytin toplama zamanı gelip, herkese basacak gerektiğinde, Tales bu basacaklardan çok para kazanmış Böylece herkese filozofların isterlerse kolay zengin olabileceklerini, fakat onların tutkularının başka türden olduğunu göstermiş.
Miletli Tales’e göre,
“Varlıkların en eskisi Tanrıdır, zira o doğrulmamıştır. En güzel olan âlemdir, zira o tanrının eseridir. En büyük olan uzaydır, zira o her şeyi içine alır. En hızlı olan ruhtur, zira en hızlı koşan odur, en güçlü olan zorunluluktur, zira o her şeyin sonunda gelir, en bilge olan zamandır, zira o her şeyi keşfeder.”
“Ölümün hayattan hiç farkı yoktur” demesi üzerine, “Öyleyse neden kendini öldürmüyorsun?” demişler o da, “çünkü hayatla ölüm birdir” demiş.
“Gece mi, gündüz mü daha önce yaratılmıştır?” sorusuna, “Gece bir günün önündedir” demiş.
“Bir insanın eylemleri tanrıların gözünden kaçar mı” sorusuna, “Onlar, hatta kötü düşünceleri bile görürler” demiş.
“En zor nedir?” sorusunu, “Kendini bilmektir” ve “En kolay nedir?” sorusunu “Başkalarına öğüt vermektir” diye yanıtlamış.
Tanrılığın ne olduğunu sormuşlar ”Başlangıcı ve sonu olmayan bir varlıktır” demiş.
Erdemli yaşamının, başkalarının bize uygun gördüklerini yapmakla mümkün olacağını, en mutlu insanın sağlık ve servete sahip kişiler olduğunu telkin etmiş.
“Dostlarımızın yüzlerine karşı düşündüklerimizi arkalarından da düşünmemiz gerekir”, “Güzellik yüzden değil, güzel eylemden gelir” demiş.
Haksız yere zenginleşmemeyi de salık verirmiş ve şu ulu sözler de onundur:
“Öfke tefekkürün darlığıdır”, “Gizli olarak yapılan şeyden, açıkta utanç duyulur”,
“ Kendisinde ruh (nefes) bulunduğunu hissetmeyen kimse, sadece ölü bir bedene bürünmüş olduğunu hisseder. Bu insan ancak hayvandır. Onun yaptığı iş hayvanların yaptıklarıdır. Fakat kendisinde ölümsüz bir ruh bulunduğunu hisseden kimsenin yaptıkları hayvanların yaptıkları gibi olmaz.”
“Zahir(dış) hastalıkların tedavisi, batın(iç) hastalıkların tedavisinden kolaydır.”, “İyileşmen için sana acı şey içiren kimse, seni hastalandırmak için tatlı şey içirenden daha şefkatlidir.”, “Güvenliğin için seni korkutan kimse, seni korkutmak için dostluk gösterenlerden daha iyidir.” ve son olarak da “Halk için kanunları yapanlardan halkların türkülerini yaratanlar daha güçlüdür”
Aydın İli ve İlçeleri Eğitim,Araştırma ve Yardım Vakfı
Yön.Krl.Üyesi
Süleyman KASIRGA
Yörük Ali Efe
1895 yılında, Aydın İli Sultanhisar İlçesi Kavaklı köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Sarıtekeli aşiretinden İbrahim oğlu Apti, annesi yine Yörüklerin Atmaca aşiretinden Fatma’dır. Yörük Ali 19 yaşına geldiğinde, Aydın (il) dağlarında dolaşan Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin grubuna katılmak istedi. Ağır bir sınavdan geçirilerek gruba alındı. Kısa zamanda Efe’nin ve tüm zeybeklerin güven ve sevgisini kazanarak grupta ikinci adam konumuna yükseldi.
Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin Bozdoğan Kavaklıdere baskınında ölmesi üzerine Yörük Ali Efe olarak grubun başına geçti. Dört yıldan fazla dağlarda dolaşan Yörük Ali Efe, bu süre içinde daima ezilenin, mağdur edilenin, güçsüzün yanında oldu. Haklı olarak halk tarafından sevildi, itibar ve destek gördü.Yörük Ali Efe 1919 senesinde dağdan indi. O sıralar düşman İzmir’i, ardından Aydın ve Nazilli’yi işgal etmişti. Yörük Ali Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe ve bazı arkadaşları, Aydın İli’nin Çine ilçesi Yağcılar köyünde toplanarak, Sultanhisar ilçesine iki kilometre uzaklıkta Malgaç demiryolu köprüsü yanındaki güçlü ve tam teçhizatlı düşman karakoluna baskın yaptılar.
(Tarih,16 Haziran 1919) Karakol tümüyle imha edildi. Oldukça önemli cephane ve erzak ele geçirildi. Bu baskın Batı ve Güney Anadolu’da düzenli, bilinçli, ve milli şuurla düşmana yapılan ilk baskındır. Bu önemli başarı halka ümit ve cesaret vermiş, düşmanın yurttan kovulabileceğine olan inancını arttırmış ve Yörük Ali Efe’nin liderliğini perçinlemiştir. Düşman beklemediği bu baskın karşısında paniğe kapılmış, Nazilli’deki kuvvetlerini Aydın istikametine çekmiştir. Ne yazık ki çevreyi yakarak, yıkarak, masum insanları öldürerek...
Daha sonra 7. Tümen kumandanı Şefik Aker’in başkanlığında kurulan halk meclisinde oy birliğince alınan karar uyarınca Aydın, Yörük Ali Efe emrindeki kuvvetler tarafından kurtarılmıştır.
Ancak takviye kuvvetlerle güçlenen düşman ordusu Aydın’ı ikinci kez işgal etmiştir. Artık kanlı savaşlar başlamıştır. Köşk, Umurlu ve Dörtyol cephesi kurularak olağanüstü cesaretle, donanımlı ve sayıca çok fazla olan düşman kuvvetleri büyük kayıplara uğratılmıştır. Böylece düzenli ordu kurulana kadar yirmi aylık bir süre düşman kuvvetlerinin Aydın kanadından Anadolu içlerine ilerlemesi engellenmiştir. Düzenli ordunun kurulması üzerine Yörük Ali Efe, emrindeki savaş deneyimi çok iyi olan büyük bir grubu her ferdinin istek ve sevgisiyle orduyla bütünleştirmiştir. Kendisi de Milli Aydın Cephesi Komutanı olarak savaş sona erene kadar vatani görevini sürdürmüştür.
Yörük Ali Efe alçakgönüllü bir insandı. Kurtuluş Savaşı'ndaki rolü ile ilgili olarak yapılan övgülere verdiği şu cevabı her zaman hatırlanacaktır: "Bazı kimseler savaş zamanında yapılan işlerin bir çoğunu bana ve başkalarına mal ederler. Bu yanlıştır. Bir kişinin, beş kişinin böyle büyük davalarda ne ehemmiyeti olur ki? Gönlünde vatan muhabbeti taşıyan her vatansever o günlerde bizim gibi düşünmüş, bizim gibi duymuş, ondan sonra da bizimle beraber olmuştur. Milli mukavemette aslan payını kendine ayırmakta hata vardır. Bir elin şamatası olur mu ki?"
Cumhuriyet döneminde Yörük soyadını alan Ali Efe, Kurtuluş Savaşından sonra altı sene İzmir’de yaşadı, 1928 senesinde, Kurtuluş Savaşında bir süre karargahı olan Yenipazar’a taşındı. 1951 senesinde, şanssız bir kazada bacaklarını kaybetmiştti ve 1953 yılında tedavi için gittiği Bursa’da vefat etti. Yörük Ali Efe vasiyetinde Yenipazar’da toprağa verilmesini istedi.
Ayrıca "Halkı iyidir, toprağı sever, toprağı seven insan sever. Ben orada rahat ederim” dedi. Kuvayı Milliye’nin bu değerli komutanı TBMM tarafından istiklal madalyası ile ödüllendirilmiştir. Ayrıca Türk halkının onun adına yaktığı bir türkü de vardır. Yörük Ali Efe’nin Aydın 1997’de Aydın Belediyesi’nce yaptırılan heykeli, efelerin bıyıksız olamayacağı gerekçesiyle kaldırıldı ve 1998’de bıyıklı olarak yeniden dikildi. Ayrıca Yenipazar'da Yörük Ali Efe Müzesi'de yapılmıştı.
Vakfımızda gençlerimize seminer düzenledik..
Vakfımızda İstanbul’da okuyan gençlerimize sadece burs imkanları verilmemektedir, aynı zamanda onların eğitimlerine katkıda bulunma, kültürümüze sahip çıkma ve okul sonrasında karşılaşabilecekleri zorluklar ve benzeri konularda rehberlik yapma ve mümkün olduğunca destek olma misyonunu da sürdürmektedir.
Vakıf Başkan Yardımcımız Mehmet Ali ÇETİN tarafından 27 Mayıs 2006 tarihinde “İş Ararken, İş Başvurusu Yaparken ve İş Görüşmelerinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar” konulu seminer verildi. Seminer, Burslardan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz Sayman Halil ATICI ve öğrencilerimizin yoğun katılımı ile tam bir sohbet havasında geçti.
Müzelerimizden..
:: AYDIN MÜZESİ ::
Hasan Efendi Mah.- Aydın - Tel: (256) 225 22 59
Aydın Müzesi 1959 yılında Zafer İlkokulu'nun bir odasında kurulmuş ve uzun süre müzecilik hizmetleri burada yürütülmüştür. 1973 yılından sonra ise bu hizmet yeni müze binasında verilmeye başlanmıştır. Aydın arkeoloji ve etnografya müzesi zaman içerisinde Aydın merkez ve ilçelerinden gelen eserlerle zengin koleksiyonlara sahip olmuştur. Müze binası geniş bir bahçe içerisinde yer almaktadır. Bahçede Aydın İl sınırları içerisinde yer alan Tralleis, Magnesia, Alinda, Alabanda, Nysa, Amyzon, Piginda, Harpasa, Myus, Pygela, Orthosia, Mastaura vb. antik kentlerden gelen çeşitli dönemlere ait taş eserler sergilenmektedir. Bu eserler, heykeller, lahitler, sütun ve sütun başlıkları, altarlar, mezar stelleri, İslâmi mezar taşları, mil taşları, yazıtlı ve kabartmalı stellerle çeşitli mimari parçalardan oluşmaktadır. Müze salonlarında ise teşhir 3 seksiyondan oluşmaktadır.1- Arkeoloji Seksiyonu2- Sikke Seksiyonu3- Etnografik Eser Seksiyonu
:: AFRODISIAS MÜZESİ ::
Geyre Köyü Karacasu – Aydın Tel: (256) 448 80 03
Afrodisias Müzesi genellikle Aphrodisias antik kenti kazılarından çıkarılan eserlerin sergilendiği lokal bir müze durumundadır. Küçük eserler salonunda, renyeri sahası içindeki Akropol tepesi ve Pekmeztepe höyüklerinde yapılan kazılardan çıkarılan Kalkolitik Devir, Bronz Çağının erken, orta ve geç dönemlerini kapsayan prehistorik eserler; bu höyüklerden ve Aphrodite tapınağı çevresinden çıkarılan Lidya seramikleri, Arkaik, Klasik, Hellenistik Dönem eserleri ile ören yerinde yapılan kazılarda ele geçen Roma, Bizans ve erken İslâmî Devir eserleri sergilenmektedir.
Müze eser koleksiyonunun en önemli bölümünü M.Ö. 1. yüzyılda Geç Hellenistik Dönemde faaliyete başlayıp, M.S. 4. yüzyıl erken Bizans Dönemine kadar varlığını sürdüren Aphrodisias heykeltraşlık okulunun çok sayıdaki heykel ve kabartmaları ile muhtelif tipte lahitleri oluşturmaktadır. Bu plastik eserlere örnek olarak halen teşhirde bulunan Zoilos frizi, Melpomene heykeli, muhtelif imparator heykelleri, Polykleitos'un Doriforos adlı heykelinin M.S. 1. yy. kopyesini, Akhilleus-Penthesileia grubunu, Bebek Dionysos ve Satyr heykellerini, muhtelif Nike heykellerini, Aphrodisias Aphroditesinin kült heykelini, 3 adet rahip ve bir rahibe heykeli ile Demos heykelini örnek olarak gösterebiliriz. 1997 yılı sonu itibarıyla müzemizde; 6000 adet sikke, 6377 adet arkeolojik eser, 44 adet mühür ve mühür baskısı, 276 adet etnografik eser olmak üzere toplam 12697 adet envantere kayıtlı eser mevcuttur.
:: MİLET MÜZESİ ::
Yenihisar - Aydın Tel: (256) 875 50 381
1- Aslan Galerisi: Yeni düzenlenen ve henüz açılışı yapılmayan bir seksiyondur. Toplam 30 eser bulunmaktadır.
2-Taş Eserler Salonu: Didyma, Milet, Priene kazılarında bulunan eserler ile müzenin çalışmaları ve vatandaşların bularak müzeye getirdikleri eserlerden oluşur. M.Ö. 6 yüzyıldan M.S. 13 yüzyıla dek olan dönemi kapsayan mermer eserler yer almaktadır.
3-Büyük/Mavi Salon: Kronolojik olarak jeolojik dönemlerden Osmanlı Dönemine kadar olan zamana ait obje ve keramik eserler ile muhtelif sikkeler teşhir edilmektedir.
4-Küçük Salon: Bu salonda seramik, maden, cam eserler vardır. Bu salonda kıymetli madenden takılar da sergilenmektedir.
5-Müze Bahçesi: Müze bahçesinde kitabeler, sunaklar, sütun başlıkları, muhtelif kabartmalar, heykeller, lahitler sergilenmektedir.
6-Filozoflar Parkı: Müzenin hemen karşısında yeni oluşturulan bu parka Milet'ten yetişen filozof, mimar ve sanatçılar bilgi levhaları ile tanıtılmaktadır.
Aydın İli'nin Söke İlçesi'ne 40 km. kadar uzaklıkta Miletos antik kenti içinde yer alan "Milet Müzesi" 1973 yılında açılmıştır. Genellikle Milet'de bulunmuş olan arkeolojik eserlerin teşhirine yönelik hazırlanmıştır. Havuzlu bir hol ile bu hole açılan biri asıl salon, diğeri de daha küçük olan ikinci bir salondan oluşur. Burada M.Ö. XV. yüzyıla tarihlenen Miken seramikleriyle, Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı çağlarına ait eserler sergilenmektedir.
Adres: Süleyman Seba Cad. Tikveş Palas Ap. No:85/11
Maçka-Beşiktaş / İSTANBUL
Email: aydinvakfi@aydinvakfi.org.tr
Website: www.aydinvakfi.org.tr